çocuk yaralanmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
çocuk yaralanmaları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

16 Kasım 2017 Perşembe

Cilt Kesilerine Yaklaşım: İz Kalır Mı?

Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Öncelikle yanıkların önlenmesi ve tedavisi ile ilgili yazıma gösterdiğiniz ilgiye, çok teşekkür ederim. Faydalı ve anlaşılır bulunması, beni çok mutlu etti. Cilt yaralanmaları, dikiş ve yara izi konusuyla ilgili ayrıntılı bir yazı yazmak, uzun süredir aklımda. Ancak daha yeni vakit bulabildim. Bu yaralanmalarla, çocukluk ve erişkin çağında düşme, çarpma, trafik kazaları, hayvan ısırıkları gibi nedenlerle, oldukça sık karşılaşıyoruz. Ancak böyle bir yaralanmayla karşılaşıldığında ne yapılması  gerektiği ve sonraki tedavi süreci  konusunda, doğru
cilt yaralanmaları
bilinen yanlışların oldukça fazla olduğunu gözlemliyorum.

 Diyelim ki çocuğunuz parkta oynarken salıncağa çarptı ve kaşı yarıldı. Böyle bir durumda soğukkanlı olmak çok zordur, elimiz ayağımız birbirine dolanır. Bir yandan çocuğunuz ağlarken, bir yandan kaşından kanlar akmaktadır. Aklınıza bir sürü soru, hücum eder; ' Dikiş gerekir mi?', 'Acile mi götüreyim sağlık ocağına mı?', 'Ya kan durmazsa', 'İz kalır mı?'. Bu arada etrafta her kafadan bir ses çıkmaktadır, ne yapacağınızı şaşırır kalırsınız. Bu yazıyı yazmaktaki amacım, böyle bir durumda ne yapmanız gerektiğini anlatmak ve sonraki süreç ile ilgili doğru bilgiler vermek. Bu süreçte en can alıcı ve biz plastik cerrahların en en en çok duyduğu soru tabii ki de 'İz kalır mı?' sorusu. Bu yazıda iz konusunu ayrıntılı olarak ele 
almaya çalışacağım.
Peki başka hangi sorular ve taleplerle karşılaşıyoruz:
1. Dikiş atmasak olmaz mı?
2. Dikiş, madem iz bırakıyor niye atıyorsunuz? Yapıştırma varmış, hiç iz bırakmıyormuş.
3. Bantlasak da dikiş izi kalmasa olur mu?
4. Estetik dikiş mi attınız?
5. Hocam noolur siz dikin de hiç iz kalmasın
6. İz bırakmayan krem varmış , sürünce iz geçecek değil mi?
7. Aman hocam lütfen iz kalmasın, ne gerekiyorsa yapalım.
Gördüğünüz gibi sorular genelde iz ile ilgili. Merak etmeyin bu yazıda, bu soruların hepsini tek tek cevaplayacağım. Benim aklıma gelmeyen, cevaplamadığım bir sorunuz olursa lütfen yorumlara yazın.
Öncelikle öğrenmeniz gereken şu ki; her kesiden sonra iz kalır. Kalan iz, dikişin değil kesinin izidir. Bunu 'kesi izi' veya 'yara izi' olarak ifade etmek daha doğru olacaktır. Ancak dikişlerin uzun süre alınmadığı veya kalın dikiş iplerinin kullanıldığı durumlarda, tren rayı görünümlü bir iz oluşabilir. Bu tür dikiş izleri, genellikle karın, bacak ve kalça bölgesi ameliyatlarından sonra görülür. Çünkü bu bölgelerde daha kalın dikişlerin kullanılması gerekmekte ve iyileşme daha geç olduğu için dikişler daha geç alınmaktadır. Yüzde ise aksine ince dikiş ipleri, yara dudaklarının yaklaşması için yeterli olmaktadır ve iyileşme çok hızlıdır, dikişler yaklaşık 1 hafta sonra alınabilir. Bu nedenle hasta, dikiş aldırmayı ihmal etmediği takdirde yüz bölgesinde, böyle tren rayı  görünümlü bir dikiş iziyle karşılaşmayız.

yara izi nasıl kalır
İyi iyileşmiş, az belirgin yara izi
Tren rayı şeklinde dikiş izine bir örnek; okla gösterilen yatay çizgiler,
 dikişlerin uzun süre ciltte kalmasına bağlıdır

İşte esas 'dikiş izi' budur.
Biz dönelim 'kesi izi' konusuna. Her kesiden sonra iz kalır dedik. Ancak bu iz, bazen belli belirsiz kalırken bazen de çok belirgin kalır. Nedir peki bu farkın nedenleri:

1. Kesinin derinliği, kesinlikle kalacak izi belirleyen en önemli faktördür. Derinin sadece en üst tabakaları kesildiğinde iyileşmesi gereken doku miktarı, daha az olduğu için iyileşme daha çabuk olur ve daha az belirgin bir iz kalır. Bu tür kesiler, yara dudakları birbirinden çok ayrılmamışsa dikişsiz bile tedavi edilebilir Kesi derinliği, derinin tüm tabakalarını ve hatta deri altı dokuları da içerdiğinde ise iyileşmesi gereken doku miktarı daha fazladır. Sonuç olarak iyileşme daha uzun sürer ve daha
 belirgin bir iz kalır.
2. Kesinin yerleşimi, bir diğer önemli faktördür. Klasik olarak kol, omuz, sırt, bacak gibi hareketli bölgelerdeki izler, genişleme eğilimindedir. Dikiş alındıktan sonra 1-2 mm genişliğinde olan koldaki iziniz, zamanla 1 cm genişliğe ulaşabilir. Göz kapağında ise aksine izler, belli belirsiz iyileşir.

kötü yara izi
Genişleyerek iyileşmiş yara izi örneği

Yüzdeki bir kesi ise yüz çizgilerine paralel ise bu çizgilerin içinde kaybolur ve pek belli olmaz. Ancak yüz çizgilerine dik ise (örneğin alnın ortasındaki dik bir kesiyi düşünün) çok daha dikkat çekici olur.
3. Doku kaybı olması. Özellikle trafik kazası veya sürtünme tipi yaralanmalarda sık karşılaştığımız bir durumdur. Dokuların parçalanmasına bağlı sağlam yara dudakları arasında fazla mesafe olması nedeniyle yara onarımı, gergin olur. Bu nedenle yara izi, daha geniş ve belirgin kalır. Bu yara izleri, genellikle 6 ay-1 sene sonra yapılan 'yara izi düzeltme' (skar revizyonu) ameliyatı ile daraltılıp daha az belirgin hale getirilebilir.
4. Kişinin genetik özellikleri. Bu çok önemli bir faktör. Yara izinin nasıl kalacağı, kişiden kişiye kesinlikle çok değişiyor. Bunu varsa sezeryan izinize bakarak çok rahat anlayabilirsiniz. Bu izin, 6 ay sonra sedef renginde belli belirsiz bir hale dönüşmesi beklenir. Ancak benim gibi bazı kişilerde 2 sene geçmesine rağmen sezeryan izi, halen kahverengi ve oldukça belirgin halde kalabilir. Hatta daha şanssız bazı kişilerde ise bu iz, kırmızı ve deriden kabarık (hipertrofik skar) bir hal alabilir.

kabarık yara izi
Hipertrofik skar görünümü

Genel bilgi olarak izlerin, beyaz tenlilerde daha az belirgin, esmerlerde ise daha çok belirgin kaldığı belirtilmekle beraber ben bu durumun aksini de çok gördüm. Ancak şu kesin ki yaşlılarda izler, daha az belirgin kalır. Bunun nedeni hem deri elastikiyetinin azalması hem de izlerin kırışıklıklar arasında kaybolmasıdır.
5. Dikkat ederseniz yukarıda saydığım iz oluşumuna etki eden faktörlerin hiçbirisi bizim elimizde olan değiştirebileceğimiz faktörler değil. Elimizde olan tek faktör ise bu maddede bahsedeceğim; tedavi. Tedavide yaptığımız, yaralanma sonucu birbirinden ayrılmış olan yara dudaklarını, birbirine uygun şekilde yaklaştırmaktan (öpüştürmek) ibaret. Bunu da genellikle dikiş ile yapıyoruz. Ancak 1.maddede bahsettiğim gibi yüzeyel, yara dudaklarının birbirinden çok uzaklaşmadığı kesilerde, eğer hareketli bir bölge değilse, strip dediğimiz bantlarla veya doku yapıştırıcısı ile yara dudaklarının birbiriyle öpüşmesi sağlanabilir. Özellikle çocuklarda ağrısız bir işlem olması nedeniyle tercih edebiliyoruz. Ancak dediğim gibi kesi, ağız çevresi gibi hareketli bir bölgedeyse bant veya yapıştırıcı yeterli olmaz, ağız hareketiyle yara dudakları birbirinden tekrar uzaklaşabilir.

cilt dikişi
Yara dudaklarının, klasik dikişle birleştirilmesi
Peki yara dudaklarını birbirine yaklaştırmazsak ne olur? Vücudumuzun yara iyileşme mekanizması, iki yara dudağı arasını iyileşme dokusu ile doldurarak iyileştirir. Ancak böyle bir kendi kendine iyileşme, hem daha uzun sürer hem de belirgin, geniş bir iz kalır. 1. maddede belirttiğim gibi kesi ne kadar derinse iyileşme o kadar uzun sürer ve daha kötü bir iz bırakır. Yani anlayacağınız gibi dikiş atmaktaki amacımız, herhangi bir enfeksiyonla karşılaşmadan daha çabuk iyileşmeyi ve daha az iz kalmasını sağlamak.
Tedaviden bahsederken bir de şu 'estetik dikiş' meselesine değinelim. 'Estetik dikiş' terimini, kim uydurdu, nasıl bu kadar yayıldı bilmiyorum ama tıbben 'estetik dikiş' diye bir dikiş tekniği yok. Bu terimi icat eden doktor arkadaşın kastettiği, tıbben 'subkutiküler dikiş' diye adlandırılan dikiş tekniği olsa gerek. Bu teknikte; dikiş ipleri,  derinin sadece iç tabakasından geçilerek yara dudakları birleştirilir. Yani dışarıdan dikiş ipleri görülmez. Bazen kesinin başındaki ve sonundaki düğümler dışarıdan belli olabilir.

estetik dikiş izi
'Estetik dikiş' diye tabir edilen subkutiküler dikiş tekniği. Sağda görüldüğü gibi dikiş ipleri, kesinin başı ve sonu dışında dışarıdan görülmez.

Bu dikişin tipik örneği, sezeryan kesisidir. Biz yaptığımız meme ve karın germe ameliyatlarında da rutin olarak bu dikişi kullanırız. Bu dikişin avantajı, iplerin deri dışından geçmemesi nedeniyle yukarıda bahsettiğim tren rayı görünümlü dikiş izi kalma riskinin olmamasıdır. Dikkat ederseniz iz kalmaz demedim, dikişe bağlı iz kalmaz dedim. Bu konu önemli çünkü 'estetik dikiş atılınca iz kalmaz' diye bir yanlış düşünce var. Hatta iz düzeltme için bize başvuranlar sıklıkla, 'estetik dikiş atmamışlar o yüzden iz kaldı' cümlesini kurarlar. Yukarıda da bahsettiğim gibi her kesiden sonra az veya çok iz kalır. Maalesef estetik dikiş diye tabir edilen subkutiküler dikiş veya herhangi bir başka teknik, izsiz iyileşmeyi sağlayamıyor. Bu dikişi, özellikle iyileşmenin 10 günden uzun sürebileceği (yani dikişe bağlı iz kalma riskinin olduğu), boyu uzun kesilerde tercih ediyoruz. Enfeksiyon riskinin yüksek olduğu kirli kesilerde, kanama riskinin olduğu kesilerde, derinin parçalanarak yaralandığı kesilerde, eklem üzeri gibi hareketli bölgelerde, elde, ayakta, çok kısa kesilerde bu dikişi tercih etmiyoruz. Yüz kesilerinde ise aslında bu dikişi kullanmayı, çok manalı bulmuyorum. Neden derseniz; yüz kesileri genelde 5-7 gün içerisinde iyileşir ve biz yüz kesilerinde klasik dikişte de çok ince dikiş ipleri kullanırız. Bu nedenle 5-7 gün içerinde dikiş alındığında dikiş iplerine bağlı iz kalması, söz konusu değildir. Dolayısıyla yüz kesilerinde subkutiküler dikiş atmanın, pek manası yoktur. Hatta ağız çevresi gibi hareketli bölgelerde ya da çocuklarda ağlamaya bağlı yüzün neredeyse her yerinde bu dikişin, gevşeme riski mevcuttur. Dikişin gevşemesi sonucu, yara dudakları birbirinden uzaklaşır ve daha geniş bir yara izi kalır. Her ne kadar yüzde subkutiküler dikişi gereksiz bulsam da yetişkin hastalarda kesi uygunsa elimden geleni yapmış olmak için subkutiküler dikiş atıyorum. Bunun bir nedeni de klasik dikiş attığımda bazen hastaların, dediğim zamanda dikişlerini aldırmamaları. Çocuk hasta söz konusu ise çocuğa ve kesiye göre karar veriyorum. Sonuç olarak demem o ki hangi teknik uygunsa, doktorunuz onu uygular. Lütfen doktorunuza estetik dikiş baskısı yapmayın.