mastit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mastit etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

1 Aralık 2016 Perşembe

Emzirmenin Sevimsiz Yönleri

Eyyy herhangi bir sebeple emziremeyen anne, sanıyor musun ki emziren anneler için her şey güllük gülistanlık; mama hazırlama, sıcaklığını ayarlama, biberon sterilizasyonu derdi yok; aç memeyi sustur bebeyi üstelik bedava. Ama kazın ayağı öyle değil maalesef; eğer böyle düşünüyorsan bu yazıyı bir oku da yüreğine su serpilsin, emzirmek de ne zor işmiş dersin o vakit. Eğer bu yazıyı bir emziren veya emzirmiş anne olarak okuyorsan aşağıda yazacaklarıma ‘He valla doğru söylemiş’ dersin umarım; çünkü demiyorsan ve böyle düşünen sadece bensem, korkarım ki bende bir sıkıntı var;
  •  Şimdiii bence en önemli konu özgürlük mevzusu. Emzirmek bence bir nevi hamilelik volume 2 gibi bir durum. Hamilelikte bebek senin plasentandan besleniyor, emzirirken de memenden besleniyor. Her iki durumda da bebek beslenmek için sana bağımlı. Bu nedenle kafana göre takılman pek mümkün değil. İster anneni getir, ister kayınvalideni getir ister en ala bakıcıyı tut hatta istersen hepsini birden yap, fark etmez sonuçta bebeği emzirecek olan, annesi olarak sensin. Tabii Muhteşem Yüzyıl’da gördüğümüz gibi kendine bir süt anne falan tutmadıysan :)). Bu da özellikle sık sık emdiği ilk zamanlarda bebeğin yanından uzun süreli ayrılmanı engelleyen bir durum.
    emzirmek
    Hadi ayrılmayayım ama bari evde biraz kendime vakit ayırayım dedin, anne, bakıcı vs ayarladın tam keyfine bakacaksın; hoop bebeği kucağında buluverirsin, ‘annesi bu acıktı galiba’. Şimdi mama veriyor olsan ‘Doyur o zaman’ dersin ama emzirirken napıcan. Ne var sütümü sağıp, biberonla verdiririm diyenleri duyar gibiyim. Evet süt sağma işi, emziren annenin özgürlük problemine büyük bir çözüm gibi gelse de emin olun o iş de kolay değil. Tabii eğer anne işe başlayacaksa, süt sağmak zorunda yapacak başka bir şey yok. Ama bir zorunluluk yokken arada emzirmek yerine süt sağıp vermek, dışarıdan kolay görünse de aslında her annenin tercih etmeyeceği bir durum. Mesela benim gibi yenidoğan döneminde emzirme problemi yaşayıp biberondan zor kurtulan anneler, meme grevine maruz kalan anneler, bebeğim biberona alışır memeyi bırakır korkusu yaşayan anneler. Açıkçası ben emzirmek için o kadar uğraşıp sonunda pompadan kurtulduktan sonra bir daha bu olaylara hiç girmek istemedim, paşa paşa emzirdim. Derken 4,5 ay civarı yarım gün işe başlamam gerekti. Daha önceki pompa döneminden dolapta sütlerim vardı. Ben yokken bir kere verilmesi gerekiyordu. Bu arada Mert tam olmasa da meme grevi belirtileri göstermeye başlamıştı, bir de biberona alışırsa diye çok korkuyordum. İlk işe gittiğim gün annem vermiş sütü ama bizimki hiç istememiş zor içmiş. Bir tadına bakıyım dedim, baktım öyle böyle kötü değil, bayat balık gibi kokuyor üstelik. Dolaptaki diğerleri de öyle. Anladım ki Tomris’in emzirme notlarında yazan sütteki lipaz enziminin yağları parçalamasıyla ilgili durum var benim sütümde. Kıyamadım bebişe o sütü vermeye zaten hiç içimden gelmiyordu. Ben de ev işe çok yakın olduğu için bir sefer eve git gel yapmaya başladım. Bu şekilde pompadan kurtulmuş oldum. Pompa işi gerçekten çok sıkıcı, hem uzun sürüyor hem pompa bebek kadar çekemiyor, özellikle de yağlı olan son süt genelde memede kalıyor. Üstelik bende olduğu gibi sütün tadı bozulabiliyor. Ayrıca pompa, biberon temizliği sterilizasyonu, sütü poşetlemesi, saklaması da eklenince bence emzirmek daha kolay. Tabii farklı düşünen olabilir. Bu arada nasıl olsa evde sağılmış sütüm var rahatça gezeyim diye dışarı mı çıktınız; en geç 3-4 saatin sonunda sütle dolup patlamak üzere olan bomba halini alan memeleriniz; size evde bir bebeğiniz olduğunu hatırlatacaktır. Tabii yanınızda pompayla gezmiyorsanız.
  •  Dışarı çıkmaktan bahsetmişken, bir de bebekle dışarı çıkmak konusunu inceleyelim. Bebekle gezmek, emzirsen de zor mama versen de. Mama verenler için biberon, mama, termos taşıma derdi var. Sanki daha zor gibi görünüyor ama bir de şöyle düşünün; diyelim dışarıda kahvaltıya gittiniz bebek uyuyor kahvaltınızı ediyorsunuz, hooop uyanıverdi mama veriyorsanız masadan hiç ayrılmadan mamanızı hazırlayıp bebeğinizi beslersiniz, hatta eşiniz de besleyebilir siz de kahvaltınıza devam edersiniz. Ama emzirirken öyle mi; herkes kahvaltısına devam ederken siz bebeğinizi alır emzirecek yer ararsınız. Şanslıysanız bebek bakım odası vardır; eğer çok şanslıysanız o oda müsaittir. Ama genelde yoktur varsa da doludur. Özellikle de küçük şehirlerde çok çok nadir bulunur.
    bebek bakım odası
    Bazı yerlerde de aslında personel dinlenme ve namaz kılma amaçlı kullanılan odanın üstüne bebek bakım odası da yazıverirler, siz de ayak kokuları eşliğinde dandik bir sandalye tepesinde emzirirsiniz. Bir keresinde şehirlerarası yolda bir dinlenme tesisinde emzirmek zorunda kalmıştım. Bebek bakım odası yazıyordu ama küçücük odada personellerin kıyafetleri ve bir de sandalye vardı. Eşim de içerideydi, kapıyı kitlemiştik. Bir süre sonra adamın biri kapıya vurmaya başladı, personelmiş içeride kıyafeti, ayakkabısı varmış. Eşim sallamadı, biraz bekle dedi. Ama adam bir süre sonra tekrar ısrarla vurmaya başladı, meğer personellerin dağılma saatiymiş, servis gelmiş bekliyormuş, adam resmen yalvarıyordu, abi noolur bari kıyafetlerimizi ayakkabılarımızı ver diye. Sonuç olarak eşim içerideki kıyafetleri, ayakkabıları dışarı taşımak zorunda kaldı. Abuklukta son nokta yani. Bir de evde azıcık emen oğlanın böyle rahatsız yerlerde uzun uzun emeceği tutmaz mı, kafayı yer insan. Kafe restaurantlardaki diğer bir rahatsız emzirme alanı da depolardır. Buralarda da az emzirmedim, genelde size bir tabure ve soğuk eşlik eder. Tek iyi tarafı yemek yediğiniz yerde kullanılan ürünlerin markalarını öğrenebilmeniz olsa gerek. Şimdi diyeceksiniz emzirme örtüsü diye bir şey var hiç duymadın mı? Örtümü takar bebeğimi emziririm bir yandan da çayımı içerim. Duymam mı duydum elbet ama bu örtü teorikte çok işe yarar gözükse de pratikte çuvallayan bir zımbırtı haberiniz olsun. Çünkü bu bebek denen zat-ı muhteremler, emerken tepelerinde örtü mörtü istemiyorlar. Ben hamileyken bebek mağazalarında tanesi 25 tlye satılanlardan birinin ölçüsünü alıp aynısını anneme diktirmiştim (neden almadın dersen bir top kumaş fiyatına yarım metre kumaşı satmalarına gıcık oldum). Maalesef pek kullanamadım çünkü daha önce bahsettiğim gibi bebeğim zaten memeyi tutmakta zorlanıyordu örtüyle emmesi imkansızdı. Emmekte ustalaştıktan sonra denedim ama artık hareketlendiği için örtüyü tepeleyip açabiliyordu zaten. Yani bu zımbırtıyı kullanmak için ideal dönem bence ilk 4 ay, sonrasında biraz zor. Bu arada klasik emzirme örtülerindeki açılma sorununu çözen bir ürün var. Emzirme pançosu diye geçiyor, internette 70 tlye falan satılıyor. Ama eğer evinizde beli lastikli bir etek varsa hiç böyle bir para vermenize gerek yok. Arkadaşım Emel sağolsun, ben bu taktiği ondan öğrendim. Beli lastikli eteği kafanızdan geçiriyorsunuz, uzunluğunu ayarlayıp gerekirse kısaltıyorsunuz alın size emzirme pançosu. Açılma derdi yok, üstelik lastikli kısmı çekiştirip bebeğe bakmak da kolay. Ama yine de her bebek örtüyle emmek istemeyebiliyor, misal benim bebeğim. Ben sadece birkaç kere kullanabildim mesela uçakta kalkışta ve inişte emzirirken çok işime yaradı ama genelde denemelerim Mert’in örtüyle savaşı ile son buluyor. Yine de belki lazım olur diye çantamda taşıyorum hep. Örtü konusu dışında avm ya da sokakta gezerken emzirmek için en pratik yol mağazaların deneme kabinleri, konu bebek olunca anlayış göstermeyen mağazaya rastlamadım. Ama dikkat edin bazen tam kabinin tepesine klima koyuyorlar. Bu arada özellikle haftasonları avmlerde bebek bakım odaları hep dolu olduğu için ben bazen çaktırmadan alt değiştirme işini de kabinlerde yapıyorum.
  •   Bir diğer sevimsiz durum da özellikle ilk aylarda emzirmenin uzun sürmesi. Evet emzirmek çok güzel bir duygu, bebeğinle çok özel bir bağ kuruyorsun ama ilk günler günün büyük bir  bölümünü emzirerek geçirince dinlenmeye vaktin kalmıyor maalesef. 

    Bir emzirme seansının 1 saat sürdüğünü bilirim ben. Üstelik bazen de aksi gibi tam emzirmeye başlarsın, bebeğin kucağında mesanene yaptığı baskıyla, çişin geliverir, tuta tuta emzircen mecbur, yanındakilere sen devam et ben çişimi yapıp gelcem diyecek halin yok ya. Anneme göre kızları bebek doğurunca ananelerin memelerinden de süt gelmeliymiş. Öyle bir şey olsa süper olurdu gerçekten. Halbuki mama verenler bu konuda rahat, besleme işini herkes yapabilir. Üstelik emzirmek gibi uzun da sürmüyor. Yani anneye dinlenmek için daha çok vakit kalıyor.
  •  Bir diğer konu da kıyafet konusu. Emzirmeye uygun kıyafet giymek gerekiyor. Bu konu özellikle dışarı çıkarken önem arz ediyor. Mesela önden düğmeli veya yakası çok açık değilse elbise giyemezsin, boğazı kapalı uzunca bir kazak veya tunik giyemezsin emzirmek çok zor olur. En ideali gömlek veya önden 3-4 düğmeli bluzlar. Eğer alttan sıyırarak emzireceksen çabuk kırışan kumaşlı bluzlar, tişörtler de seçmemeni öneririm. Bu arada değinmem gereken bir nokta da lohusa geceliği, pijaması mevzusu. Lütfen benim yaptığım hatayı yapmayın önü 3-4 düğmeyle açılan değil tamamen açılan gecelik veya pijamalar alın. Emzirmeye uğraşırken o geceliğin kenardan fırtarak bebeğin ağzına gelmesi gerçekten çok sinir bozucu oluyor. Bu nedenle ben Suwen’den çok özenerek aldığım cici gecelik ve pijama takımlarını, lohusayken kullanamadım. 2. Geceden itibaren uzun bir süre annemin ayarladığı basma pazen pijamaları giymek zorunda kaldım. Emzirme sütyeni denilen çok faydalı icattan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Gerçekten büyük kolaylık, bunların bir de atlet formları var, evde genelde onları kullandım. Kışın bu sütyenleri kullanmakta bir sıkıntı yok da yazın bu kalın askılar, bluzların kenarından çok çirkin görünüyor. Şeffaf askılı emzirme sütyeni üretmek, kimsenin aklına gelmemiş herhalde. Ben yazın genelde normal şeffaf askı takılabilen sütyenleri kullandım, sıyırarak veya askıyı çıkararak emzirdim
  • Gelelim yeme-içmeye; emzirirken aynı hamilelikteki gibi istediğini yiyip içemiyorsun, istediğin ilacı kullanamıyorsun. Bir de şöyle bir zihniyet var ki bebekle ilgili her durumu senin yediğin içtiğinden bilirler. Bebeğin gazı mı oldu senin yediğinden (aaa yoksa kimyon koymamış mıydın?), kustu mu o da senin yediğinden, uyuyamadı mı çok mu çay içtin yoksa, o ay az mı kilo aldı e doğru dürüst bir şey yemiyorsun ondan. Bu liste daha uzar gider. Ben olur da uykusu bozulur diye bırakın kahveyi uzun süre çay bile içmedim, yeşil çay çok içerdim 1 senedir ağzıma sürmedim, kahveyi de hala kafeinsiz içiyorum. Bir de alkol durumu var ki tadını bile unuttum. Aslında çok aram yoktur alkolle ama özellikle tatilde plajda, bebeği uyutmuşken bir Pina Colada bir Mojito içmek fena olmazdı. Bizim gibiler için mocktail denilen alkolsüz kokteyller var; çoğu otel alkolsüz mojito yapıyor, nojito veya virgin mojito diyorlar, ama ismi ne kadar havalı olursa olsun sonuçta içtiğinin aslında naneli soda olduğu gerçeğini değiştirmiyor maalesef.
  •  ‘Doğum öncesi alınan kilolar emzirirken kolayca verilir’ bu cümleyi çokça duymuşsunuzdur. Teorikte doğru olabilir çünkü emzirirken kalori yakılıyor ama pratikte hiç ama hiç doğru değil. Çünkü yeni anne, sen emziriyorsun diye yedirdikçe yedirilir. Zaten kafası gidik olan bebeğim doyuyor mu acaba hezeyanlarındaki lohusa, sütüm azalır korkusuyla karşı çıkamaz önüne ne konulursa siler süpürür. Olur da ‘ama kilo veremiyorum’ diye söylenecek olursa ‘daha yeni doğum yaptın zaten emzirirken kalori yakıyorsun’ diye ikna edilir. Bu arada bütün gün emzirmekten spor da yapamaz. Bırakın kilo vermeyi, kilo bile alabilir. Halbuki emzirmeyen annenin kilo vermesinin önünde hiçbir engel yoktur.