1 Aralık 2016 Perşembe

Emzirmenin Sevimsiz Yönleri

Eyyy herhangi bir sebeple emziremeyen anne, sanıyor musun ki emziren anneler için her şey güllük gülistanlık; mama hazırlama, sıcaklığını ayarlama, biberon sterilizasyonu derdi yok; aç memeyi sustur bebeyi üstelik bedava. Ama kazın ayağı öyle değil maalesef; eğer böyle düşünüyorsan bu yazıyı bir oku da yüreğine su serpilsin, emzirmek de ne zor işmiş dersin o vakit. Eğer bu yazıyı bir emziren veya emzirmiş anne olarak okuyorsan aşağıda yazacaklarıma ‘He valla doğru söylemiş’ dersin umarım; çünkü demiyorsan ve böyle düşünen sadece bensem, korkarım ki bende bir sıkıntı var;
  •  Şimdiii bence en önemli konu özgürlük mevzusu. Emzirmek bence bir nevi hamilelik volume 2 gibi bir durum. Hamilelikte bebek senin plasentandan besleniyor, emzirirken de memenden besleniyor. Her iki durumda da bebek beslenmek için sana bağımlı. Bu nedenle kafana göre takılman pek mümkün değil. İster anneni getir, ister kayınvalideni getir ister en ala bakıcıyı tut hatta istersen hepsini birden yap, fark etmez sonuçta bebeği emzirecek olan, annesi olarak sensin. Tabii Muhteşem Yüzyıl’da gördüğümüz gibi kendine bir süt anne falan tutmadıysan :)). Bu da özellikle sık sık emdiği ilk zamanlarda bebeğin yanından uzun süreli ayrılmanı engelleyen bir durum.
    emzirmek
    Hadi ayrılmayayım ama bari evde biraz kendime vakit ayırayım dedin, anne, bakıcı vs ayarladın tam keyfine bakacaksın; hoop bebeği kucağında buluverirsin, ‘annesi bu acıktı galiba’. Şimdi mama veriyor olsan ‘Doyur o zaman’ dersin ama emzirirken napıcan. Ne var sütümü sağıp, biberonla verdiririm diyenleri duyar gibiyim. Evet süt sağma işi, emziren annenin özgürlük problemine büyük bir çözüm gibi gelse de emin olun o iş de kolay değil. Tabii eğer anne işe başlayacaksa, süt sağmak zorunda yapacak başka bir şey yok. Ama bir zorunluluk yokken arada emzirmek yerine süt sağıp vermek, dışarıdan kolay görünse de aslında her annenin tercih etmeyeceği bir durum. Mesela benim gibi yenidoğan döneminde emzirme problemi yaşayıp biberondan zor kurtulan anneler, meme grevine maruz kalan anneler, bebeğim biberona alışır memeyi bırakır korkusu yaşayan anneler. Açıkçası ben emzirmek için o kadar uğraşıp sonunda pompadan kurtulduktan sonra bir daha bu olaylara hiç girmek istemedim, paşa paşa emzirdim. Derken 4,5 ay civarı yarım gün işe başlamam gerekti. Daha önceki pompa döneminden dolapta sütlerim vardı. Ben yokken bir kere verilmesi gerekiyordu. Bu arada Mert tam olmasa da meme grevi belirtileri göstermeye başlamıştı, bir de biberona alışırsa diye çok korkuyordum. İlk işe gittiğim gün annem vermiş sütü ama bizimki hiç istememiş zor içmiş. Bir tadına bakıyım dedim, baktım öyle böyle kötü değil, bayat balık gibi kokuyor üstelik. Dolaptaki diğerleri de öyle. Anladım ki Tomris’in emzirme notlarında yazan sütteki lipaz enziminin yağları parçalamasıyla ilgili durum var benim sütümde. Kıyamadım bebişe o sütü vermeye zaten hiç içimden gelmiyordu. Ben de ev işe çok yakın olduğu için bir sefer eve git gel yapmaya başladım. Bu şekilde pompadan kurtulmuş oldum. Pompa işi gerçekten çok sıkıcı, hem uzun sürüyor hem pompa bebek kadar çekemiyor, özellikle de yağlı olan son süt genelde memede kalıyor. Üstelik bende olduğu gibi sütün tadı bozulabiliyor. Ayrıca pompa, biberon temizliği sterilizasyonu, sütü poşetlemesi, saklaması da eklenince bence emzirmek daha kolay. Tabii farklı düşünen olabilir. Bu arada nasıl olsa evde sağılmış sütüm var rahatça gezeyim diye dışarı mı çıktınız; en geç 3-4 saatin sonunda sütle dolup patlamak üzere olan bomba halini alan memeleriniz; size evde bir bebeğiniz olduğunu hatırlatacaktır. Tabii yanınızda pompayla gezmiyorsanız.
  •  Dışarı çıkmaktan bahsetmişken, bir de bebekle dışarı çıkmak konusunu inceleyelim. Bebekle gezmek, emzirsen de zor mama versen de. Mama verenler için biberon, mama, termos taşıma derdi var. Sanki daha zor gibi görünüyor ama bir de şöyle düşünün; diyelim dışarıda kahvaltıya gittiniz bebek uyuyor kahvaltınızı ediyorsunuz, hooop uyanıverdi mama veriyorsanız masadan hiç ayrılmadan mamanızı hazırlayıp bebeğinizi beslersiniz, hatta eşiniz de besleyebilir siz de kahvaltınıza devam edersiniz. Ama emzirirken öyle mi; herkes kahvaltısına devam ederken siz bebeğinizi alır emzirecek yer ararsınız. Şanslıysanız bebek bakım odası vardır; eğer çok şanslıysanız o oda müsaittir. Ama genelde yoktur varsa da doludur. Özellikle de küçük şehirlerde çok çok nadir bulunur.
    bebek bakım odası
    Bazı yerlerde de aslında personel dinlenme ve namaz kılma amaçlı kullanılan odanın üstüne bebek bakım odası da yazıverirler, siz de ayak kokuları eşliğinde dandik bir sandalye tepesinde emzirirsiniz. Bir keresinde şehirlerarası yolda bir dinlenme tesisinde emzirmek zorunda kalmıştım. Bebek bakım odası yazıyordu ama küçücük odada personellerin kıyafetleri ve bir de sandalye vardı. Eşim de içerideydi, kapıyı kitlemiştik. Bir süre sonra adamın biri kapıya vurmaya başladı, personelmiş içeride kıyafeti, ayakkabısı varmış. Eşim sallamadı, biraz bekle dedi. Ama adam bir süre sonra tekrar ısrarla vurmaya başladı, meğer personellerin dağılma saatiymiş, servis gelmiş bekliyormuş, adam resmen yalvarıyordu, abi noolur bari kıyafetlerimizi ayakkabılarımızı ver diye. Sonuç olarak eşim içerideki kıyafetleri, ayakkabıları dışarı taşımak zorunda kaldı. Abuklukta son nokta yani. Bir de evde azıcık emen oğlanın böyle rahatsız yerlerde uzun uzun emeceği tutmaz mı, kafayı yer insan. Kafe restaurantlardaki diğer bir rahatsız emzirme alanı da depolardır. Buralarda da az emzirmedim, genelde size bir tabure ve soğuk eşlik eder. Tek iyi tarafı yemek yediğiniz yerde kullanılan ürünlerin markalarını öğrenebilmeniz olsa gerek. Şimdi diyeceksiniz emzirme örtüsü diye bir şey var hiç duymadın mı? Örtümü takar bebeğimi emziririm bir yandan da çayımı içerim. Duymam mı duydum elbet ama bu örtü teorikte çok işe yarar gözükse de pratikte çuvallayan bir zımbırtı haberiniz olsun. Çünkü bu bebek denen zat-ı muhteremler, emerken tepelerinde örtü mörtü istemiyorlar. Ben hamileyken bebek mağazalarında tanesi 25 tlye satılanlardan birinin ölçüsünü alıp aynısını anneme diktirmiştim (neden almadın dersen bir top kumaş fiyatına yarım metre kumaşı satmalarına gıcık oldum). Maalesef pek kullanamadım çünkü daha önce bahsettiğim gibi bebeğim zaten memeyi tutmakta zorlanıyordu örtüyle emmesi imkansızdı. Emmekte ustalaştıktan sonra denedim ama artık hareketlendiği için örtüyü tepeleyip açabiliyordu zaten. Yani bu zımbırtıyı kullanmak için ideal dönem bence ilk 4 ay, sonrasında biraz zor. Bu arada klasik emzirme örtülerindeki açılma sorununu çözen bir ürün var. Emzirme pançosu diye geçiyor, internette 70 tlye falan satılıyor. Ama eğer evinizde beli lastikli bir etek varsa hiç böyle bir para vermenize gerek yok. Arkadaşım Emel sağolsun, ben bu taktiği ondan öğrendim. Beli lastikli eteği kafanızdan geçiriyorsunuz, uzunluğunu ayarlayıp gerekirse kısaltıyorsunuz alın size emzirme pançosu. Açılma derdi yok, üstelik lastikli kısmı çekiştirip bebeğe bakmak da kolay. Ama yine de her bebek örtüyle emmek istemeyebiliyor, misal benim bebeğim. Ben sadece birkaç kere kullanabildim mesela uçakta kalkışta ve inişte emzirirken çok işime yaradı ama genelde denemelerim Mert’in örtüyle savaşı ile son buluyor. Yine de belki lazım olur diye çantamda taşıyorum hep. Örtü konusu dışında avm ya da sokakta gezerken emzirmek için en pratik yol mağazaların deneme kabinleri, konu bebek olunca anlayış göstermeyen mağazaya rastlamadım. Ama dikkat edin bazen tam kabinin tepesine klima koyuyorlar. Bu arada özellikle haftasonları avmlerde bebek bakım odaları hep dolu olduğu için ben bazen çaktırmadan alt değiştirme işini de kabinlerde yapıyorum.
  •   Bir diğer sevimsiz durum da özellikle ilk aylarda emzirmenin uzun sürmesi. Evet emzirmek çok güzel bir duygu, bebeğinle çok özel bir bağ kuruyorsun ama ilk günler günün büyük bir  bölümünü emzirerek geçirince dinlenmeye vaktin kalmıyor maalesef. 

    Bir emzirme seansının 1 saat sürdüğünü bilirim ben. Üstelik bazen de aksi gibi tam emzirmeye başlarsın, bebeğin kucağında mesanene yaptığı baskıyla, çişin geliverir, tuta tuta emzircen mecbur, yanındakilere sen devam et ben çişimi yapıp gelcem diyecek halin yok ya. Anneme göre kızları bebek doğurunca ananelerin memelerinden de süt gelmeliymiş. Öyle bir şey olsa süper olurdu gerçekten. Halbuki mama verenler bu konuda rahat, besleme işini herkes yapabilir. Üstelik emzirmek gibi uzun da sürmüyor. Yani anneye dinlenmek için daha çok vakit kalıyor.
  •  Bir diğer konu da kıyafet konusu. Emzirmeye uygun kıyafet giymek gerekiyor. Bu konu özellikle dışarı çıkarken önem arz ediyor. Mesela önden düğmeli veya yakası çok açık değilse elbise giyemezsin, boğazı kapalı uzunca bir kazak veya tunik giyemezsin emzirmek çok zor olur. En ideali gömlek veya önden 3-4 düğmeli bluzlar. Eğer alttan sıyırarak emzireceksen çabuk kırışan kumaşlı bluzlar, tişörtler de seçmemeni öneririm. Bu arada değinmem gereken bir nokta da lohusa geceliği, pijaması mevzusu. Lütfen benim yaptığım hatayı yapmayın önü 3-4 düğmeyle açılan değil tamamen açılan gecelik veya pijamalar alın. Emzirmeye uğraşırken o geceliğin kenardan fırtarak bebeğin ağzına gelmesi gerçekten çok sinir bozucu oluyor. Bu nedenle ben Suwen’den çok özenerek aldığım cici gecelik ve pijama takımlarını, lohusayken kullanamadım. 2. Geceden itibaren uzun bir süre annemin ayarladığı basma pazen pijamaları giymek zorunda kaldım. Emzirme sütyeni denilen çok faydalı icattan da bahsetmeden geçemeyeceğim. Gerçekten büyük kolaylık, bunların bir de atlet formları var, evde genelde onları kullandım. Kışın bu sütyenleri kullanmakta bir sıkıntı yok da yazın bu kalın askılar, bluzların kenarından çok çirkin görünüyor. Şeffaf askılı emzirme sütyeni üretmek, kimsenin aklına gelmemiş herhalde. Ben yazın genelde normal şeffaf askı takılabilen sütyenleri kullandım, sıyırarak veya askıyı çıkararak emzirdim
  • Gelelim yeme-içmeye; emzirirken aynı hamilelikteki gibi istediğini yiyip içemiyorsun, istediğin ilacı kullanamıyorsun. Bir de şöyle bir zihniyet var ki bebekle ilgili her durumu senin yediğin içtiğinden bilirler. Bebeğin gazı mı oldu senin yediğinden (aaa yoksa kimyon koymamış mıydın?), kustu mu o da senin yediğinden, uyuyamadı mı çok mu çay içtin yoksa, o ay az mı kilo aldı e doğru dürüst bir şey yemiyorsun ondan. Bu liste daha uzar gider. Ben olur da uykusu bozulur diye bırakın kahveyi uzun süre çay bile içmedim, yeşil çay çok içerdim 1 senedir ağzıma sürmedim, kahveyi de hala kafeinsiz içiyorum. Bir de alkol durumu var ki tadını bile unuttum. Aslında çok aram yoktur alkolle ama özellikle tatilde plajda, bebeği uyutmuşken bir Pina Colada bir Mojito içmek fena olmazdı. Bizim gibiler için mocktail denilen alkolsüz kokteyller var; çoğu otel alkolsüz mojito yapıyor, nojito veya virgin mojito diyorlar, ama ismi ne kadar havalı olursa olsun sonuçta içtiğinin aslında naneli soda olduğu gerçeğini değiştirmiyor maalesef.
  •  ‘Doğum öncesi alınan kilolar emzirirken kolayca verilir’ bu cümleyi çokça duymuşsunuzdur. Teorikte doğru olabilir çünkü emzirirken kalori yakılıyor ama pratikte hiç ama hiç doğru değil. Çünkü yeni anne, sen emziriyorsun diye yedirdikçe yedirilir. Zaten kafası gidik olan bebeğim doyuyor mu acaba hezeyanlarındaki lohusa, sütüm azalır korkusuyla karşı çıkamaz önüne ne konulursa siler süpürür. Olur da ‘ama kilo veremiyorum’ diye söylenecek olursa ‘daha yeni doğum yaptın zaten emzirirken kalori yakıyorsun’ diye ikna edilir. Bu arada bütün gün emzirmekten spor da yapamaz. Bırakın kilo vermeyi, kilo bile alabilir. Halbuki emzirmeyen annenin kilo vermesinin önünde hiçbir engel yoktur.
  •   Geldik emzirmenin en en en sevimsiz yönüne; adına ister meme grevi de ister meme reddi de ne dersen de sonuçta emmekte bir problemi olmayan sağlıklı bebeğin durduk yerde emmek istememesi, emzirmek istendiğinde kafasını geriye atarak ağlamak suretiyle anneyi çıldırtması, hayattan bezdirmesi durumu. Üstelik bu durumun varlığından, genelde ancak başınıza geldiğinde haberdar olursunuz. Yenidoğan döneminde yaşadığımız emzirme problemini atlattıktan sonra emzirme ile ilgili tekrar sorun yaşayabileceğim aklıma gelmemişti. Yenidoğan döneminde beceremediği için ememiyor, üzülüyorsunuz ama meme reddinde ise gayet güzel emebildiği ve de aç olduğu halde sırf gıcıklığına emmeyen bir bebek söz konusu, çok ama çok sinir bozucu. Genellikle bebeğin dış dünyanın farkına varmaya başladığı 3,5-4 aylıkken kendini gösteriyor. Biz Mert ile bu durumu orta şiddette atlattık. Uyanıkken hiç emmeyen, annelerinin sadece uyuttuktan sonra emzirebildiği bebekler de varmış. Mert’in sabah uyanınca ve gece uykusu öncesi emzirmelerinde pek problem olmadı, gün içindeki emzirmelerde sorun yaşadık. Facebook’taki emziren anneler grubunda bu konuda sıkça post açılıyor, genelde herkes benzer şeyler anlatıyor. Tomris’in emzirme notlarında da bu konuyla ilgili öneriler var. Bence en önemlisi bebek uyanır uyanmaz hemen ama hemen daha ne olduğunu anlamadan emzirmek. Bu arada bu aylardan itibaren meme reddi olmasa bile emzirirken odada başka biri olduğunda veya herhangi bir seste memeyi bırakıp o tarafa bakmaya başlıyorlar. Bu nedenle yalnız emzirip, evdeki diğer kişilere emzirirken odaya gelmemelerini tembihlemekte fayda var. Bahsetmiştim ben daha önce emzirirken tabletten dizi izliyordum ya da telefon kurcalıyordum ama 4 aylıktan itibaren emzirirken, bırakmasın diye dua etmek dışında hiçbir şey yapamaz hale geldim, telefonun sesini bile kapatıyordum. Emzirme kolyesi kullananlar var ben denemedim. Ten tene temas beraber duş almak da diğer öneriler arasında, beraber duş almadım ama ten tene temasın yararlı olduğunu düşünüyorum. Onun dışında sabretmekten başka yapabileceğiniz pek de bir şey yok. Biliyorum zor ama sakin kalmak önemli çünkü gerilip sinirlendiğinizde emeceği varsa da emmiyor.
    meme reddi
       Böyle durumlarda araya biraz zaman koyup bebeği bir süre annenize falan verip her ikiniz de sakinleştikten sonra tekrar denerseniz başarılı olma ihtimaliniz artar. Diğer bir önemli konu da emmek istemeyen bebeğe aç diye meme dışında alternatifler sunmamak lazım. Biberonla sağılmış süt, mama teklif ederseniz bebeğiniz yoluna bu alternatiflerle devam etmek isteyebilir. Halbuki meme dışında bir şey teklif etmezseniz eninde sonunda emecektir. Gündüz az emmelerini, genelde gece sık uyanıp bolca emerek telafi ediyorlar.  Size iki taktik daha vereyim; birkaç kere emmek istemediği zamanlarda önce emzik verip sonra çıkarıp memeyi verdiğim oldu. İlk birkaç sefer kandırabildim ama sonra kanmadı sıpa. Bir kere de meme ucuma elma sürüp kandırmıştım. Belki bu taktikler gününüzü kurtarır. Bizde bu durum şiddeti zaman zaman artıp azalmak suretiyle 7. Aya kadar sürdü diyebilirim. Bizimki emme stilini de ara ara değiştiriyor. Bir ara özellikle sol memeyi biraz çekip sonra bırakarak emiyordu üstelik bu dönemde emerek uyuyordu, çok yorucuydu. Bir süre de gece bile bacaklarıyla tekmeler savurarak emdi, kucağımda zor zaptediyordum. Bakalım daha neler göreceğiz.
  •   Bir de uyku meselesi var. Bebekler emerken sanki başka bir boyuta geçiyorlar. Sihirli bir şey gibi meme, emen bebek uykuya dalıyor. Anne olarak bu durumu hemen fark ediyorsunuz ve sonuçta çoğu emziren annenin düştüğü emerek uyutma tuzağına düşüyorsunuz. Bu tuzak öyle bir tuzak ki ilk 4 ay bu şekilde uyutmak çok kolay, 3 aydan sonra hele gaz çıkarmaya da gerek yok emzir yatağına koy. Ama sonra işler zorlaşmaya başlıyor, memede eskisi gibi kolay uyumamaya başlıyor, gündüz uykuları kısalabiliyor ve de gece sık sık uyanıyor. Özellikle diş çıkarma döneminde işler iyice sarpa sarıyor. Bir gün gece uykusuna yatırmak için 1,5 saat emzirdiğimi bilirim, ertesi gün ilk dişini çıkardı. Gece her uyandığında, emziren anne refleksiyle aman uykusu açılmasın diye hemen emziriyoruz, bir süre sonra tekrar uyanıyor yine emziriyoruz. Bunun açlıkla hiçbir alakası yok, kendimizi bebeğimizin emmeden tekrar uyuyamayacağına inandırmışız en kötüsü bebeğimiz de böyle zannediyor. Sonuçta kendimizi her gece 10 kere kalktığımız bir kısır döngünün içinde buluyoruz. Halbuki çevremden gözlemlediğim kadarıyla biberonla beslenen bebeklerde uyku düzeni daha çabuk oturuyor, gece uyanmaları daha az oluyor (Eğer sallama tuzağına düşmezlerse). Nedeni çok basit; biz bebek her uyandığında emziriyoruz ama onlar doğal olarak bebek her uyandığında mama vermiyorlar ve bebekleri de bu şekilde kendi kendine uykuya dönmeyi öğrenmiş oluyor.
  •  Gelelim emzirirken memeyle ilgili yaşanabilecek sağlık problemlerine; meme ucu çatlak ve yaraları, süt kanallarında tıkanma ve mastit. Meme ucu çatlağı yaşamadım ama çevremden duyduğum kadarıyla emzirmeyi bırakmayı düşündürecek kadar beter bir durum.
         Üstelik devamlı emzirdiğiniz için travma devam ediyor ve iyileşmesi de uzun sürüyor. Çoğu emziren annenin yaşadığı gibi sık emzirdiğim günlerde meme ucumda hassasiyet gelişti, emzirirken sızlıyordu, çatlağa çevirir diye korktum ve hemen avent’in göğüs kalkanını aldım. Emzirdikten sonra meme uçlarıma kendi sütümü sürüyor, kurumasını bekliyor sonra lansinoh merhem sürüp göğüs kalkanını takıyordum. Bende işe yaradı gibi. Bu arada göğüs kalkanını devamlı takmamak gerekiyor aklınızda olsun. Bir doktor olarak tavsiyem meme ucunuzda hassasiyet veya çatlak varsa ilerlemeden önlemini almakta fayda var, gecikmeden bir dermatoloji uzmanına görünün. Ben henüz mastit (meme emfeksiyonu) de olmadım ama olmanın kıyısından döndüm çünkü sol mememde süt kanallarım tıkandı. Mert’in sol memeyi çekip bırakma şeklinde emdiği 5. Ay civarındaydı, sol meme dış kadranda ağrı ve dokundukça ağrıyan sertlikler fark ettim, mastit olacağım korkusuyla hemen kendimi sıcak duşa attım. Duşta, dıştan meme ucuna doğru masaj yaptım. Sonra çıktım devamlı sol memeyi emzirmeye çalıştım, emmediğinde pompayla çekip bir yandan masaj yaptım, sıcak kompres uyguladım, dinlenmeye çalıştım derken 2. Günde sertlikler kayboldu mastit olmaktan yırttım. Size de yine erkenden önleminizi almayı öneririm. Bu arada ben o sırada akıl edememiştim ama sonradan duydum; bebeği ters pozisyonda ( sol memeyi emziriyorsanız kafası sağda ayakları solda olacak) emzirmek, bebeğin normalde çekemediği süt kanallarını açmakta çok etkiliymiş. Eğer durumda düzelme olmuyorsa, meme üzerinde kızarıklık, ısı artışı oluşursa, grip benzeri semptomlar veya ateş gelişirse gecikmeden Genel Cerrahi Uzmanına gitmenizi öneririm. Eğer tedavi edilmezde meme apsesi gelişebilir, meme apsesinde de cerrahi drenaj gerekir. Halk arasında bu tür sorunların sadece lohusalık döneminde yaşandığı gibi bir algı var bu nedenle kendinize konduramayabilirsiniz ama bahsettiğim belirtilere sahipseniz lütfen ihmal etmeyin.
  • Vee son perde; emzirmeyi bırakma. Emzirirken bebeğinizle kurduğunuz bağ çok özel; biz Mert ile o emerken elele tutuşuyoruz o benim ellerimi seviyor, ben onun ellerini seviyorum, sonra ellerini öpüyorum, bazen saçlarını okşuyorum, hep ona bakıyorum ve emmesine bayılıyorum. Aramızdaki bu özel anların, bir gün bitecek olması beni çok üzüyor. Sanırım bitirecek olan taraf Mert olacak çünkü şimdiye kadar memeyle hep seviyeli bir ilişkisi oldu. Büyük ihtimalle ben ondan daha çok etkileneceğim. Ama memeye çok düşkün olan bebeklerle ilgili yıpratıcı bırakma hikayeleri duyuyorum. Sonuçta anne için de bebek için de zor bir süreç olduğunu tahmin ediyorum. İşin biberon tarafına gelirsek; Süper Dadı programında, meme gibi biberonu bırakmak istemeyen 3-4 yaşında olup biberon emziğiyle gezen çocuklar da olduğunu görmüştüm. Neyse ki biberon bıraktırmada, memede olduğu gibi duygusal olarak anneyi etkileyen bir durum yok.

 Emzirmek gerçekten çok güzel, ben emzirebildiğim için çok mutluyum. Ama bazı sevimsiz yönleri de yok değil. Ben bu yazımda bunları özetlemeye çalıştım. Benim şimdilik aklıma gelenler bunlar, eğer sizin ekleyecekleriniz varsa lütfen yorum yazın.

3 yorum:

  1. Ellerine sağlık cigdemcim. Bir de bebeğin dişleri çıktıktan sonraki emzirme dönemi var, memeyle oynadığı...onun için bir önerin var mi? :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Teşekkürler emelcim, ısırmaktan bahsediyorsum herhalde😊 mert dişleri çıktıktan sonra emmesi bitince ısırıyordu, ben acıdan tepki verince daha çok yaptığını fark ettim. Ama çok uzun sürmedi, bir süre sonra bıraktı ısırmayı.

      Sil